TASARIM NEDİR?
Dilimize tasarlama sözcüğü, İngilizce ve Fransızca da ki “desing” kelimesi karşılığı olarak kullanılmaktadır. Desing kelimesi de Latince kökenlidir. Tasarımın birçok tanımı yapılabilir. Bunlardan birkaçını verelim:
Tasarım, algı ile kavram arasında bir bağlama aracıdır. Nesnel gerçeklik ile doğrudan ilişkisi bulunmaz. Bu nedenle önemsiz ayrıntılar yerine, önemli özelliklere dikkat çeker. Bunun sonucu olarak ta algılardan genelleştirme yapılarak kanılara varılır.
Tasarım bilgi edinme öğesidir. Çünkü, duyumsal tasarım ile zihinsel tasarım daima birbirini etkiler. Bu nedenle duyumsal bilgi ile ussal bilgi her zaman iç içedir. Gerçek bilgi ise böylelikle oluşur.
Güzel sanatlar alanında tasarım, yaratıcı sürecin kendisi olup, bir faaliyet için gerekli olan eskiz ve planların hazırlanması süreci çalışmalarını kapsar.
Tasarım: Bir şeyi zihinde biçimlendirme kurma, tasarımlanan biçim , tasavvur.
Bilgisayar alanında ise: Bilgisayar destekli tasarım: Araştırma bürolarında, yeni bir ürünün tasarımı için kullanılabilen bilişim tekniklerinin tümü.
TASARIMIN OLUŞUMU VE TASARIMIN DALLARI
Bir tasarım kendi içinde bir yapıya ve bu yapı arkasında bir planlamaya sahip olmalıdır. Bütün sanatların temelinde bir tasarım olgusu bulunmaktadır. Tasarlama eylemi, oluşturulacak yapının organizasyonu ile ilgili her türlü faaliyeti içine almaktadır.
Uygulamalı tasarım dallarını üç ana başlıkta toplamak mümkündür: Endüstri tasarımı, Çevre tasarımı ve Grafik tasarımı.
Endüstri tasarımı üç boyutlu nesnelerin tasarlanması ve geliştirilmesiyle ilgilidir. Makineler, araç-gerçler, mutfak malzemeleri ve diğer birçok ürün endüstri tasarımına girer.
Çevre tasarımcısı ise bina, peyzaj ve iç mekan tasarımını kapsayan oldukça geniş bir çalışma alanıdır. Bu alanda da tasarımcını görevi dayanıklı, işlevsel ve estetik olanı bulmaktır.
Grafik tasarımcı ise genel olarak, okunan ve izlenen görüntülerin tasarımında sorumludur. Afişler, kitaplar, bilgi ve uyarı işaretleri, broşürler vb. grafik tasarımı etkinlik alanı içine girer. Grafik tasarımın amacı da gerek iletişim, gerekse estetik kaliteyi en üst düzeye çıkarmaktır.
Bir tasarım problemi daima iletişim ile ilgilidir. Tasarımcı; uygulama yöntemlerinin yanı sıra görsel algılamanın doğasını, görsel yanılsamanın rolünü ve sözel ile görsel iletişim arasındaki ilişkileri de bilmek ve göz önüne almak zorundadır.
Tasarım Süreci;
1)PROBLEMİN TANIMI
2)BİLGİ TOPLAMA
3)YARATICILIK VE BULUŞ SÜRECİ
4)ÇÖZÜM BULMA
5)UYGULAMA
1)Problemin tanımlanması: Bir tasarım problemini çözümündeki ilk aşama , problemi tanımlamaktır. Verilen konunu ne olduğunu tam olarak anlama ve o konuyu benimseyebilmektir. Bir problemi tanımlarken, sınırları zorlamak ve alışılmış düşünce sistemlerine takılıp kalmamak gerekir.
2)Bilgi toplama: Yapılacak tasarımda bir hareket noktası bulabilmenin tek yolu, problem hakkında mümkün oldukça çok bilgi toplaya bilmektir.
3)Yaratıcılık ve Buluş: Tasarımcı yada tasarım öğrencisi, konu ile ilgili araştırmalar yapıp gerekli bilgi ve verileri toplamışsa ve bunları değerlendirebiliyorsa yaratıcılığa ulaşılabilir. Yaratıcılık tasarımın en önemli bölümü sayılabilir.
Yaratıcılıkta iki aşama olduğu söylene bilir. Tasarımcı kağıda ilk eskizlerini karaladığında “dışavurumculu yaratıcılık” aşamasındadır. Eskiz biraz daha ayrıntılı bir hale getirildiğinde ise “üretken yaratıcılık” aşamasına geçilmiş olur.
4)Çözüm bulma: Yaratıcılık ve buluş süreci, problemin ortaya konması ve olasılıkların araştırılmasına yönelik çalışmaları içerir. Çözüm bulma ise bu olasılıklar hakkında bir karara varılarak, araştırmanın sona erdirilmesidir. Çözüm olarak seçilen olasılıklar, daha sonra ayrıntılı taslaklar halinde hazırlanır.
5)Uygulama: Tüm aşamalardan geçmiş olan tasarımın hazır hale getirilmesi işlemidir.
TASARIM İLKELERİ
Bir tasarımın hammaddeleri şunlardır:
1)Çizgi: Düz yada kıvrımlı, sürekli yada kesik, grenli yada keskin özelliklere sahip olabilir. Çizgiler karakterine yada konumuna bağlı olarak bazı mesajlar iletebilir. Düşey çizgi:saygınlık. Yatay çizgi: durgunluk. Kıvrımlı çizgi: zafer. Diyalog çizgi: canlılık.
2)Ton
3)Renk : İzleyicide bir çok duygular uyandırabilir. Sıcak renkler uyarıcı, soğuk renkler ise dinlendirici etkiye sahiptir.
4)Doku: Bir yüzey üzerinde tekrarlara dayalı biçimsel bir düzen bulunuyorsa orada bir dokunun varlığından söz edilebilir.
5)Biçim: Birçok çizginin bir arada bulunuşu, tek bir çizgi içerisindeki dönüş ve kıvrımlar ile değişik tonların oluşturduğu yüzeyler, bir tasarımda biçimi oluşturan unsurlardır.
6)Ölçü: Tasarım daima değişik ve belirli ölçülere sahip görsel unsurların bir araya gelmesiyle oluşur.
7)Yön: Bir tasarım üzerindeki çizgiler ve noktalar değişik noktalara yönelerek bir hareket oluştururlar. Tasarımcı , vereceği etki doğrultusunda bu hareketi yönlendirmekle yükümlüdür.
Bir tasarımın beş temel ilkesi bulunmaktadır.
1)Denge
2)Orantı ve görsel hiyerarşi
3)Görsel devamlılık
4)Bütünlük
5)Vurgulama
Tasarım çalışmalarında bu beş temel ilke göz önünde tutulmalıdır. Tasarım hazırlanırken denge, orantı ve görsel devamlılık bir bütünlük içerisinde iyi bir vurgulamayla verilmelidir.
TASARIMIN GÖRSELLEŞTİRİLMESİ
Taslaklar: Görselleştirmenin ilk basamağı olan taslaklar, yaratıcı düşünceleri yalınlaştırarak aktaran görsel notlar yada kararlamalardır. Her taslak birer zihinsel alıştırmadır. Taslak aşaması, tasarım sürecinin beklide en uzun tutulması gereken kısmıdır.
Taslak aşamasında yaratıcılığın bütün sınırları zorlanmalı, bu çalışmalar belirli bir olgunluğa erişmeden herhangi bir seçme yoluna gidilmemelidir. Taslaklar, tasarımın görünümü hakkında üretim öncesinde bilgi veren unsurlardır. Her tasarım için en az bir taslak önceden hazırlanmalıdır.
Taslak çalışmasının gelişim evresi: Taslaklar ilk önce karalamalardan yola çıkılarak hazırlanır yani taslak hazırlamanın ilk aşaması karalamalardır. Tasarımcı karalamaları arasında seçtiği birkaç örneği biraz daha görsel hale getirir buna ön taslak denir. Çalışmanın son aşaması ayrıntılı taslaklardır. Bu taslaklarda iyice ayrıntıya girilir ve tasarım görselleştirilmiş olur.
TASARIMIN OLUŞTURULMASI
Mümkün olduğu kadar basit ve net bir tasarım yapabilmek için, tasarımın çözümünde üç boyuta geçerken çizgi, yön, doku, oran- orantı ve renkten oluşan görsel öğeler kullanılır. Kullanılan görsel öğeler yeni bir bütünü meydana getiren esas parçalardır.
Tasarım doğrultusunun, ulaşacağı kitlenin farkında olmalıdır. Neyi hangi fiyata satabileceğini, neyi niçin satamayacağını yi bilmelidir. Biçim ve dekorda farklı kitleleri hedeflemelidir. Firmanın rekabet ettiği diğer firmaların ne yaptıklarını , ne ürettiklerini bilmelidir. İnsan ilişkileri de işin en önemli kısmıdır.
Kısaca özetlenen tasarım ilke ve yöntemleri, seramik tasarımı konusunda irdelendiğinde, ele alınan görsel yöntem ve ilkelerin bilinmesi, biçim kaygısı kadar malzeme yani sır, ve boya maddeleri ve yapıları, uygun şekillendirme ve kurutma yöntemleri, fırın ve ısı faktörü kullanılabilir dekor yöntemlerinin de bilinmesi gerekir. Çünkü ürün tasarımında kullanılacak çamur ve sır hammaddelerinin aralarındaki ilişkiler ve kontrol yöntemleri, toplu küçülme, su emme ve mukavemet oranları önemli rol oynar. Bu ilişkiler birbirini etkiler.
__________________
Sanatın tanımlanması
Başat Biçim Görüşü
Clive Bell, 1914 yılında Cezanne'dan etkilenerek yazdığı Sanatbaşat biçim ('significant form') olduğunu savunmuştur. Bell'e göre her biçim bu klasmana girmez, çünkü önemli olan çizgi, şekil ve renk ilişkilerinin kendi aralarındaki kombinasyonudur. Bu görüş temsilin sanatsal beğeniye etki etmediğini söyler. Sanatı tamamen estetikle bağlantılı olarak tanımlayan bu görüş, 20.yy'da Marcel Duchamp, Andy Warhol, Josef Beuys gibi bildiğimiz anlamda estetik nesneler üretmeyen, görünümden çok kavramlara önem veren sanatçıların eserlerini kapsamadığından, bugün zamanında olduğu kadar etkili değildir.
Sanatın Duyguların Dışavurumu Olduğu Görüşü
R.G. Collingwood, 1938'da basılan Sanatın İlkeleri ('The Principles of Art') isimli kitabında sanatın temel olarak duyguların yaratıcı ifadesi veya dışavurumu olduğunu söylemiştir. Bunun yanında sanat ve zanaat arasında bir ayrım yapmıştır. Buna göre zanaat, malzemenin bir plan doğrultusunda daha önceden tasarlanmış bir son ürüne dönüştürülmesi iken sanatsal aktivite, araçlar ve amaçlar arasında, planlama ve uygulama arasında ayrım yapmayı gerektirmez. Bunun yanında bu görüşe göre, sanat herhangi bir duygunun da dışavurumu değildir. Bu duygu, ifade edildiği ana kadar açıklık kazanmamış olup, ifade edilişi onun keşfedilmesine neden olacak bir duygu olmalıdır. Bu aynı zamanda izleyiciyi de araştırmanın içine alır. Bu teori de sanat olarak kabul edilmeyen bazı aktiviteleri (örneğin bir psikoterapiRönesans Döneminde, sanatçının duygularını açığa çıkarmak değil, dinsel duygular uyandırmak amacıyla yapılan resimler) kapsamadığı için, yerini değişik kuram aramalarına bırakmış, hatta tüm bu tanımlama çabalarının başarısız olması sanatın tanımının yapılmaya çalışılmasının ne kadar doğru olduğu tartışmalarını başlatmıştır.
Neo-Wittgenstein'cı Görüş
Morris Weitz'ın 1956'da, Wittgenstein'ın görüşlerinden ve şeylerin özünü bulmaya karşı direncinden yola çıkarak ortaya attığı görüştür. Weitz'a göre Fry ve Bell, Tolstoy, Croce, Collingwood aile benzerliği yöntemi kullanılarak neyin sanat olup olamayacağı konusunda hükümler getirmek olasıdır.
Kurumsal Sanat Görüşü
Kurumsal sanat kuramı, Weitz'ın Neo-Wittgenstein'cı görüşünü reddederek sanatın tanımlanabileceğini ileri sürer.Bu fikir George Dickie tarafından ilk olarak 1973'te ortaya atılmıştır.
Dickie’nin ilk tanımı, Arthur Danto'nun da sanat dünyası fikirlerinden etkilenerek aşağıdaki şekilde oluşturulmuştur:
Sanat eseri
Bilinçli olarak insan elinden veya fikrinden çıkmadır.
Belli bir sosyal kurum (sanat dünyası) adına hareket eden kişi veya kişiler tarafından, bazı kısımları hakkında fikir birliğine varılmış olunmalı, beğeni kazanmaya aday olmalıdır.
Sanat eserinin önemi
Sanat eserine dünyanın her yerinde önem verilmektedir Türkiyede'de sanat eseri değerli görülüp yasalar tarafından korunmaktadır bir eseri sanatçı satsa bile tüm hakları sanatçıda kalmaktadır sanatçı ölürse 70 yıl boyunca varislerine o eserin hakları kalmaktadır.Eser sahibi eseri tescil ettirmese bile bu durum geçerlidir.Ayrıca şu anki yasalar (1 haziran 08) eseri izinsiz kullananlara 4-6 yıl hapis ve 50-150 milyar para cezası öngörmektedir.
Kaynakça
Dickie, George (1997): Introduction to Aesthetics : An Analytic Approach: Oxford University Press, USA
Warburton, Nigel (2003): The Art Question: Routledge, USA
YILMAZ ERDOĞAN
Yılmaz Erdoğan (d. 4 Kasım 1967, Hakkari), Kürt asıllı Türk Hakkari'de doğmuştur. Çocukluğu Ankara'da geçmiş, İstanbul'a göçmüş, kıvrak zekası sayesinde zamanı, mekanı ve ortamı iyi kullanmasını bilerek sanat alanında belirleyici bir tekel oluşturmayı başarmıştır. Lise eğitimini Ankara Aydınlıkevler Lisesinde tamamlamıştır ve bu mahallede büyümüştür. Bir Demet Tiyatro'daki kömürcü Feriştah karakterini buradaki bir kömürcüden aldığı söylentileri hakimdir. sinema ve tiyatro oyuncusu, yazar ve yönetmendir.
Bir Demet Tiyatro adlı dizideki, Mükremin Çıtır isimli karakter ile tanınırlığı çok büyük ölçüde artmıştır aynı zamanda bu dizinin senaristliğini de yapmıştır. Daha sonra kendisinin de aralarında bulunduğu BKM oyuncuları ile birlikte çok başarılı tiyatro oyunlarına imza atmıştır; özellikle Demet Akbağ ile iyi bir ikili oluşturmuşlardır. Daha sonra hem yazıp oynadığı hem de yönettiği Vizontele isimli filmi çekmiştir. Bu film çok büyük bir gişe başarısı yakalayarak, Türkiye'de en çok seyredilen film ünvanını - bir dönem için - elinde tutmuştur. Filmin çok beğenilmesi üzerine Vizontele:Tuuba ismiyle ikicisi de çekilmiştir. Son olarak Organize İşler adında bir sinema filmi çekmiştir. Erdoğan'ın ayrıca, "Kayıp Kentin Yakışıklısı" ve "Anladım" adında iki şiir kitabı ile oyun ve deneme kitapları da bulunmaktadır.
Şeyh Said İsyanı'nı başlatan Şeyh Said'in torunu olan ve aynı zamanda Hatırla Sevgili dizisinde oynayan Defne rolüyle tanınan Belçim Bilgin Erdoğan'la evlidir.
2006 yazında Hürriyet gazetesi yoluyla yayımlatmış olduğu "Güvercin Kanadına Mektup" isimli yazı, Yılmaz Erdoğan'ın Türkiye'yi bölmeye çalışan dış destekli terör örgütü PKK ile Türk Ordusu'nu aynı kefeye koyması sebebiyle kimi yazarlarca eleştirilmiştir.
OSMAN SINAV
1956 yılında Burdur’da doğdu. 1975 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nü bitiren Sınav, tekstil tasarımıyla da ilgilendiği için 1977’de aynı okulun Uygulamalı Sanatlar Yüksek Okulu Tekstil Dizaynı bölümüne kaydoldu. Yönetmen sanata olan ilgisi ve çok yönlülüğüyle tanınıyordu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Sinema Televizyon Enstitüsü’nde de eğitim gören Sınav, 1979 yılında mezun oldu.
Profesyonel iş hayatına Man Ajans’ta metin yazarı olarak çalışmaya başlayarak atılan Sınav, reklamcılık kariyerine daha sonra 1980 ve 1984 yılları arasında Grafika Lintas isimli ajansta devam etti. Metin yazarlığının yanı sıra creative grup başkanlığı görevini de yürüten Sınav, sinemaya olan tutkusu yüzünden 1984 yılında Sinegraf Film Yapım/Yönetim Ltd. Şti.'ni kurdu. Yazdığı 500’e yakın reklam filmi ve kampanyayla uzun soluklu reklamcılık tecrübesine 1987’de son noktayı koyan Sınav, artık sadece sinema projeleri üzerine yoğunlaşmak istiyordu.
TV dizileri ve uzun metrajlı filmler için start alan yönetmen, aynı yıl başrollerini Haluk Kurtoğlu ve Alev Sezer’in paylaştıkları Bir Muharririn Ölümü isimli TV filmi için kamera karşısındaydı. Ardından 1989’da senaryosunu İlhami Algör ile birlikte yazdıkları Hünkarın Bir Günü geldi. 1990’da Yalancı Şafak, Küçük Dünya ve Aşka Kimse Yok filmlerini çeken Sınav, 1993’te yediden yetmişe tüm televizyon izleyicisini ekranları başına kilitleyen ve uzun süre devam eden Süper Baba isimli TV dizisinin yönetmenliğini yaptı.
1994’te Mehmet Aslantuğ’a en iyi oyuncu, kendisine de en iyi yönetmen dallarında Altın Portakal kazandıracak Yalancı’yı çekti.
Melek Apartmanı, Mavi Düşler ve Sıcak Saatler gibi ses getiren diğer TV dizilerine de imza atan yönetmen, daha önce de birlikte çalıştığı Mehmet Aslantuğ ve Ayşegül Aldinç’in başrollerini paylaştıkları Gerilla isimli filmi 1998’de izleyiciyle buluşturdu. Tomris Oğuzalp filmdeki rolüyle en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Altın Portakal ödülünün sahibi oldu.
Kenan İmirzalıoğlu’nu keşfeden yönetmen, onun güçlü bir yüzü olduğunu düşünüyordu ve İmirzalioğlu-Sınav ortaklığı 1999’da TV izleyicisinin de büyük ilgisini çeken Deli Yürek isimli diziyle start aldı. Gördüğü ilgi üzerine 2002’de filmi için kamera arkasına geçen Sınav, Deli yürek: Bumerang Cehennemi’yle hatırı sayılır bir gişe başarısı elde etti.
Televizyonda sevilen karakterler üzerine film yapma geleneğini ülkemizde Osman Sınav başlattı. 'Deli Yürek' dizisi 'Bumerang Cehennemi' adıyla sinemaya uyarlandı ve büyük başarı elde etti.
2002 yılında Mazhar Alanson’un da aralarında olduğu oyuncu kadrosuyla sevilen TV dizilerinden biri olan Ekmek Teknesi’ne imza atan Sınav, Türk televizyonculuk tarihi için önemi büyük olan, rating rekorlarını alt üst eden Kurtlar Vadisi’nin de 55. Bölüm'e kadar yönetmenliğini ve yapımcılığını yaptı. Mafya ve derin devlet ekseninde gelişen ilişkiler üzerine kurulu senaryosuyla büyük ilgi gören dizinin yönetmenliğini bıraktıktan sonra, Kapıları Açmak ve Metin Erksan klasiği Acı Hayat’ın yeni versiyonu için kamera arkasındaydı.
Osman Sınav son olarak yönetmenliğinin yanı sıra yapımclığını da üstlendiği, Fatih Akın’ın Kısa ve Acısız isimli filminden tanınan Mehmet Kurtuluş ve Dogville, The Batman gibi filmlerde de rol almış Udo Kier’in de aralarında olduğu dev oyuncu kadrosuyla, özel efektleriyle dikkat çeken Pars: Kiraz Operasyonu’nu vizyona soktu. Film aldığı tüm eleştirilere rağmen, bir aksiyon filmi olarak son derece başarılı bulundu. Birçok sinema eleştirmeni filmin bugüne kadar çekilmiş en iyi Türk aksiyon filmi olduğu konusunda hemfikir oldu.
Pars filminden basrolünü Haluk Piyes'in oynadigi Pusat adli diziyi cekti. Konu acisindan Türkiye'de bir ilk olan bu boks dizisi yüksek reytinglerine ragmen usta yönetmenin hedefledigi kaliteyi yakalayamadigi icin 13. bölümde sürpriz bir finalle ekranlara veda etti.
ÖZHAN EREN
İlkokulu memleketi olan Amasya’da okudu, yüksek öğretimini Ankara’da tamamlayarak Harita Mühendisi oldu. Ankara’da ve Türkiye’nin çok çeşitli illerinde mühendislik yaptı, toprağını ve insanını tanıdı. Lise yıllarında okul orkestrasında başlayan müzik çalışmaları, yaptığı bestelerinin daha sonra TRT Repertuarına kabul edilmesiyle artarak devam etti. Diğer yandan da çeşitli özel dersler ve koro çalışmalarıyla müzik hayatını sürdürdü. Bu dönemde Türk Müziği’nin hemen hemen bütün formlarında çalışmalar yaptı, eserler üretti. Müzik kendisi için vazgeçilmez olduğunda İstanbul’a taşındı. Bazıları çeşitli ödüller de alan birçok sinema filmi, televizyon dizisi, belgesel ve reklamlara müzik yaptı. Uzun süredir ara verdiği şarkı bestekârlığına bazı arkadaşlarının albüm çalışmaları nedeniyle yeniden başladı.
MAHSUN KIRMIZIGÜL
Mahsun Kırmızıgül 26 Nisan 1969 yılında Bingöl'de doğdu. İlk ve Orta dereceli okulları bu şehirde tamamladı. 1981 yılında müzik çalışmalarına başlayan şarkıcı amatörce 6 albüm yaptı. Profesyonel anlamda ilk albümü "Alem Buysa Kral Sensin" le 1994'te müzik dünyasına bomba gibi düştü ve listelerin zirvesine oturdu. Daha sonraki "Bebeğim", "İnsan Hakları" ve "Sevdalıyım Hemşerim" adlı çalışmalarında da aynı başarıyı tekrarladı. 1995'in ikinci yarısında Prestij Müzik şirketine Hilmi Topaloğlu ve Burhan Aydemir'den sonra üçüncü ortak olarak giren Kırmızıgül, sanatçı kişiliğinin yanı sıra yapımcı olarak ta müzik sektörü içindeki yerini aldı. Prestij Müzik, Mahsun Kırmızıgül'le birlikte yüzde 600'lere varan büyük bir atılım göstererek 5 yıl içinde müzik sektöründe zirveye taşındı. Mahsun Kırmızıgül atılımcı, yenilikçi ve çağdaş bir anlayışla Prestij Müzik'i dünya normlarında ülkemiz adına iyi bir noktaya getirdi. Özcan Deniz "Yalan mı", Haluk Levent "Bir Gece Vakti", Seda Sayan "Ah Geceler", Ceylan "Ben Anayım", Alişan "Var ya", Ayhan Aşan "Sende mi", Ertuğrul Polat "Gittiğin O Gün", Kibariye "Bir Duygudur Kibariye", Yılmaz Adıyaman "Sevgilim", Onur "İlk Defa Babam" gibi çalışmalarda gerek besteleri gerekse müzik yönetmenliği ile bu albümlere imzasını attı. Şirketin bir çok sanatçısına da müzikal anlamda bestelerini verdi. 1998 yılında çıkardığı "Yıkılmadım" adlı albümü ile o zamanlar müzikal anlamda imzasını atan Mahsun Kırmızıgül, bu albümü için şimdiye kadar üç klip çekti. Bu albüm şimdiye kadar 1.800.000 adet sattı. Bu rakam yasadışı yollardan yapılan korsan kasetlerle 4 milyonu aşıyor. Basit bir hesapla her albümün dört kişi tarafından dinlendiği gerçeğinden yola çıkılırsa Mahsun Kırmızıgül'ün 20 milyon gibi ciddi bir dinleyici kitlesine ulaştığını görürüz. Sanatçının çıktığı Anadolu turnesinde meydanlara topladığı yüz binler bunun somut bir göstergesidir. Gittiği bütün şehirlerde 7'den 70'e yaşlısı genci herkes onun şarkılarını ezbere biliyor.
1998 Kral TV Video Müzik Ödüllerinde halkın verdiği oylarla üç ayrı dalda aldığı ödüllerle yıldız olduğunu kanıtladı. Fantezi Müzik dalında "Yılın Sanatçısı" seçilirken milyonlara mal olan "Yıkılmadım" adlı parçası da "Yılın Şarkısı" seçildi. 1998'in en çok satan albümü ise 1.800.000 "Yıkılmadım" adlı albümü idi. Mahsun Kırmızıgül üç ayrı dalda ödül alarak 1998 yılına damgasını vurdu. Sanatçı ayrıca aynı yıl içinde Türk Halk Müziği dalında Altın Kelebek ödülünü alarak "Yılın Sanatçısı" seçildi. Magazin Gazeteciler Derneği'nin geleneksel ödülünde ise yine "Yılın Sanatçısı" seçilerek bir başka rekora daha imzasını attı. Mahsun Kırmızıgül'ün ortağı ve aynı zamanda sanatçısı olduğu Prestij Müzik etiketi ile çıkan albümleri için çekilip gösterime giren klipler ise,"Alem Buysa Kral Sensin","Bebeğim,Allah'ını Seveyim","Ağlama Sen","Maço Erkek","Bende Sizdenim","Kardeşlik Türküsü","İnsan Hakları","Sevdalıyım","Bu Sevda Bitmez","Taşra Delikanlısı","Kızlar","Hemşerim","Belalım","Herşeyim Sensin","Yıkılmadım","Yoruldum","Kardeşe Ağıt","Kahpe Felek","Göçmen Kızı".1 Müzik etiketi ile;"Vefasız","Sarı Sarı","Daye","Düş de Gör-Nemrud'un Kızı","Saygımdan","Hayat Ne Garip","Ay Aman","Bizden Değildir","Azar Azar","Dinle", "Gül Senin Tenin". Ayrıca ünlü sanatçının Acılar İçinde,Terkedildim,Sarışınım, Paylaşamam,Bu da Yeter,Neyim Kaldı Ki?Türkçe,Kürtçe karışık, gibi amatörlük döneminde çıkarttığı albümlerden.Beyaz camda gösterimde bulunmuş dizileri ise.
MİMAR KEMALETTİN
Orta sınıfa mensup bir ailenin tek çocuğu olarak İstanbul'un Acıbadem semtinde dünyaya gelen Ahmet Kemaleddin Bey, ilköğrenimine 1875'te İbrahim Ağa İbtidai Mektebi'nde başladı. Ortaöğrenimini 1881'de babasının görevi dolayısıyla gittikleri Girit'te sürdürdü; bir süre sonra ailesiyle birlikte İstanbul'da döndüler ve orta öğrenimini de burada bitirdi. Bu sırada mühendisliğe ilgi duymaya başladı ve 1887'de 17 yaşındayken Hendese-i Mülkiye Mektebi'ne (sonradan "Mühendis Mektebi", günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi) kaydoldu.
Mühendislik eğitimini birincilikle tamamladığı 1891'de, aynı okulda öğretim görevlisi olarak bulunan Alman akademisyen Jachmund'un asistanlığına atandı. Bu görevi dört yıl yürüten Mimar Kemaleddin, bu arada okul dışında özel bürosunu açarak ilk eserlerini tasarlamaya başladı. 1895'te mimarlık eğitimini geliştirmesi amacıyla hocası Jachmund'un desteğiyle ve devlet bursuyla Almanya'ya gönderildi ve Berlin'deki Charlottenburg Teknische Hochschule'ye (teknik yüksek okul, günümüzde Berlin Teknik Üniversitesi) iki yıl devam etti. Daha sonra iki buçuk yıl da çeşitli mimarlık bürolarında çalışarak deneyim kazandı.
1900'de İstanbul'a döndü ve öğretim üyeliğine tekrar başladı. Hocası Jachmund'un Türkiye'den ayrılmasının ardından, onun verdiği mimarlık derslerini üstlendi.
1908'de Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti adıyla bu meslek dallarının Türkiye'deki ilk meslek odasını kuran Mimar Kemaleddin, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Evkaf Nezareti İnsaat ve Tamirat Müdürü olarak çalışmalarına devam etti. "Şark Demiryolları Şirketi" adına dört tren istasyonu tasarladı. Bu şirket için ilk olarak Filibe Garı’nı tasarlayan mimar bu yapıda gösterdiği başarı nedeniyle, Selanik ve Edirne Garlarını tasarlamakla görevlendirilmiş, Selanik Garı’nın yalnızca temelleri atılmış, Edirne Garı ise genel olarak 1914’te kadar bitirilmiştir. Mimarın tasarladığı diğer istasyon olan Sofya Garı’nın II. Meşrutiyet'ten önceki gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde Trakya Üniversitesi rektörlük binası olarak hizmet veren Edirne Garı’nın kesin tasarım yılı saptanamamışsa da, tasarımının II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında tamamlandığı, inşaata Balkan Savaşı’ndan önce 1911-1912’de veya savaştan ve Edirne’nin geri alınmasından sonra 1913’de başlandığı, yapının 1914’de savaş nedeniyle yarım kaldığı, ancak Cumhuriyet’ten sonra,1930’da işletmeye açılabildiği bilinmektedir.
Tarihi yapıların restorasyonu ve yeni yapıların tasarımıyla ilgilendigi bu dönemde, Osmanlı mimarisinin ilkelerini inceledi ve kendi mimari üslubunu şekillendirdi ve ulusal mimari konusundaki düşüncelerini geliştirdi.
1910’ların başından ölümüne kadar yoğun bir tempoda çalışarak, hem Türkiye’de, yoğunluklu olarak da İstanbul'da, hem de yurtdışında eserler verdi ve mimari çalışmalarında bulundu. Mescid-i Aksa'nın restorasyonu çalışmaları için bir süre için Kudüs'te kaldı ve Türkiye'ye dönüşünde yeni başkent Ankara'da kurulan yeni yapılar üzerinde yoğunlaştı.
Mimar Kemaleddin, 13 Temmuz 1927 tarihinde Ankara'da beyin kanaması sonucu vefat etti.
Mezarı Bayezid Camii haziresinde bulunmakta olup, 2007'de yeniden düzenlenerek anısına bir mezar anıtı eklenmiştir.
Mimari üzerine görüşlerini de içeren notları İlhan Tekeli tarafından 1997 yılında "Mimar Kemalettin'in yazdıkları" başlığı altında kitaplaştırılmıştır.
Besteci İlhan Mimaroğlu'nun babasıdır.
Mimar Kemaleddin Bey, 16. yüzyılda yaşamış ve Beyazıt Camii'nin mimarlarından biri olması muhtemel meslektaşı Kemaleddin ile karıştırılmamalıdır.
Dipnotlar
^ Tanıtım: Tarihi Rektörlük Binası (Türkçe dilinde). Trakya Üniversitesi.
^ Haber: Artık Mimar Kemaleddin Bey'in de Bir Dikili Taşı Var (Türkçe dilinde). Mimarizm, (2007-07-16).
^ Bilgi fişi: Fethiye Mosque (İngilizce dilinde). Archnet.
^ Tanıtım: Bandırma (Türkçe dilinde). Bandırma Müftülüğü.
^ Yıldırım Yavuz (1996). Makale: The Restoration Project of the Masjid al-Aqsa by Mimar Kemalettin (1922-26) (İngilizce dilinde). Archnet, Leiden Üniversitesi, Brill Publishers.
Kaynakça
Mimar Kemaleddin, İlhan Tekeli (1997). Mimar Kemalettin'in yazdıkları ISBN 9757722138, ISBN 9789757722137 (Türkçe dilinde). Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı.
GENEL KAYNAKÇA